7 Mayıs 2014 Çarşamba

255 kişinin yargılandığı "Gezi" davası dün başladı

255 kişinin yargılandığı İstanbul Gezi Direnişi davasının ilk duruşması dün başladı. Savunmalarını veren sanıklar suçlamaları reddetti, beraatlerini istedi.


Gezi Parkı olaylarına ilişkin 255 tutuksuz sanığın yargılandığı dava dün başladı. Dava İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nce Mayıs ayı boyunca Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerinde görülecek. Dava 22 Mayıs'ta son bulacak.

255 sanık arasında 1 Haziran 2013’te Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii'ne girenler ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan yedi kişi de var.

Sanıkların tamamı 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten bir yıl ile 11 buçuk yıl arasında değişen hapis cezaları istemiyle yargılanıyor.

Davanın bugünkü davanın ilk duruşmasına çoğunluğu üniversite öğrencisi 32 sanığın yanı sıra müştekilerden Ali Çezik ile taraf avukatlar katıldı. Kimlik tespitinin ardından sanıklar savunmalarını verdi. Sanıklar suçlamaları kabul etmeyerek beraatlerini istedi. Dava yarın devam edecek.

“Hayatıma kast edildi”

Hürriyet ve Radikal'de yer alan haberlere göre Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Cami’sinde bira içtiği iddia edilen Emre Öztürk de savunmasını verdi. Öztürk hakkında çıkan fotoğraf ve haberlere tepki gösterdi.

“İnsanlara 'elinde bira vardı' diye yansıtıldı. Hayatıma kast edildi. Eğlenmek için Beşiktaş'a gitmiştik. Birden müdahale oldu ve biz de insanlara yardım etmek istedik ama böyle bir haber çıktı. Hayatıma tecavüz edildi diye dava açtım. Elimde bir kola var ve 'camide bira içildi' diye servis edildi. İnsanlar minibüste falan beni tanıyorlar.

“Olay günü yanımda arkadaşım Doğan Öztürk vardı. Olay zamanı yaralanan insanlar oldu ve camiye sığındılar. Ben de yardım amaçlı camiye girdim. Caminin içine gaz sıkıldı. Gazdan etkilendiğim için gözlerim yandı ve ben de kola kutusunu gözüme tuttum. Fotoğrafım çekildi, basında yer aldı. Ben de bununla ilgili suç duyurusunda bulundum. Ben olaylar sırasında gözaltına alınmadım, davet üzerine karakola gittim. Bana kamu malına zarar verilip verilmediği soruldu ve tanık sıfatıyla ifadem alındı"

Öztürk’ün avukatı Abdullah Onur Eyüboğlu müvekkilinin şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınmadığını fakat iddianamede şüpheli olarak yer aldığını belirterek, "Müvekkilim net delil olmadan suçlanmıştır. Atılı suçlamayı kabul etmiyoruz. Caminin müezzini de 6 gün boyunca camide bira içilmediğini söyledi ve bulunduğu camiden sürüldü. AKP Genel Başkanı tarafından da bu bira içme meselesi dile getirildi" diye konuştu.

“Ne olduğunu anlamadan polisler yakaladı”

Seçkin Cebeci, arkadaşları ile buluşmak için Taksim'e gittiğini sırada gözaltına alındığını söyledi.

"Dört arkadaşımla birlikte Taksim'de  yürüyorduk, ne olduğunu anlamadan polisler bizi yakaladı.”

Görkem Celiloğlu ise, 3 Haziran 2013'te üç kameraman arkadaşıyla beraber gelir elde etmek amacıyla çekim yapmak için eylemlerin sürdüğü yerlere gittiğini ifade etti

"Beşiktaş civarındayken eylemci grubun arasındaydım polis gaz atınca grup bir anda geri çekildi ve ben önde kaldım. Gözaltına alındım. Kimseye direnmedim.”

“Polis ‘sen de gel’ dedi”

Gizem Ünek de eylem amacıyla yürüdükleri sırada arkadaşını polislerin çağırdığını, yanına gidince de gözaltına aldıklarını belirtti.

Ünek kendisinin "Nereye götürüyorsunuz onu?" diye sorması üzerine ise polislerin "Sende gel o zaman" diyerek gözaltına alındığını söyledi, polisin uyarısını duymadığını belirtti.

“Polis itti, düştüm, gözaltına alındım”

Deha Okyay da, Gezi Parkı'nda ağaçların kesildiğini duyduğunu ve barışçıl bir gösteri yapmak için Taksim'e gittiğini, gaz bombası nedeniyle Osmanbey'e doğru kaçtığını söyledi.

"Gazdan çok etkilendim. Çok sevdiğim ve boynumda taşıdığım Fenerbahçe atkımla ağzımı ve burnumu kapatarak gazın etkisini azaltmaya çalıştım. Bu sırada Nişantaşı Kavşağı'nda polisler beni itti yere düştüm. Orada gözaltına alındım."

Okyay, polislere küfür ettiği ve taş attığı iddialarına “Taş atarak ve küfür ederek olayların çözüleceğine inanmıyorum" diyerek karşı çıktı. Emniyette yakalama tutanağının da kendisine zorla imzalatıldığını belirten Okyay, "Tutanağın içeriğini kabul etmiyorum” dedi.

Sanıkların savunmaları devam ediyor.

* Fotoğraf: Gezi Parkı / 11 Haziran 2013

"Camiye Steteskoplarımızla Girdik"

Gezi eylemlerinde Dolmabahçe Valide Sultan Cami'sinde yaralılara yardım ettikleri için yargılanan iki hekimin de bulunduğu 255 kişi, duruşmaya çıktı. Hekimler görevlerini yaptıklarını söylerken adliye önünde dayanışma vardı.


255 sanıklı İstanbul Gezi Davası ikinci gününde. Dolmabahçe Valide Sultan Cami'sinde yaralıları tedavi ettikleri gerekçesiyle suçlanan iki hekim de bugün duruşmadaydı.

Duruşmaya İstanbul Tabip Odası yetkililerin de aralarında olduğu çok sayıda izleyici katıldı. Dr. Eren Yasemin Dokudan ve Dr. Sercan Yüksel’in aralarında olduğu beş sanık savunma verdi. Dört sanık ise diğer celsede savunma yapma taleplerini iletti. İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen dava yarın devam edecek.

Yargılanan hekimler, hastalara yardımın görevleri olduğunu, ortada suç olmadığını belirterek derhal beraatlerini istedi. “Yaralılara hekimlik yapmak suçsa beni de yargılayın" diyen 235 hekim de kendilerini ihbar dilekçelerini mahkemeye teslim etti.

Duruşma sonrası Çağlayan Adliyesi karşısında İstanbul Tabip Odası çağrısıyla düzenlenen basın açıklamasında, “Hekimlik yargılanamaz, hekimleri yargılayanları tarih yargılayacaktır” mesajı verildi.

TTB Başkanı: Hekimler doğruyu yaptı

Açıklamaya İstanbul Tabip Odası’nın yanı sıra insan hakları savunucuları ve avukatların da aralarında olduğu en az yüz kişi katıldı.

İstanbul Tabip Odası imzalı “Camii’ye Ayakkabı ile değil steteskoplarımızla ile girdik”, “Gezi Hekimliği Yargılanamaz” pankartları açan grup Valide Sultan Camii’de doktorların yaralılara yardım ettiği fotoğrafları taşıdı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Özdemir Aktan “Burada yargılanan Türkiye’nin onuru, insan haklarına olan saygısıdır, hükümettir” dedi.

“Ayrımsız sağlık hizmetine devam”


İstanbul Tabip Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Adli Tıp Uzmanları Derneği'nin ortak açıklamasını İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Hakan Hekimoğlu okudu.

Açıklamada Dünya Tabipleri Birliği Uluslararası Tıbbi Etik Kuralları, Dünya Tabipleri Birliği İnsan Hakları Bildirgesi, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü ve Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi’nden alıntılarla hekimlerin hastalara her koşulda tıbbi yardımda bulunmasının bir görev olduğunun altı çizildi.

“Yargılamak bir yana, Hekimlik değerlerimizi kabul etmek hatta sadece kabul etmek değil saygı da duymak zorundasınız! Hekimliği yargılayamazsınız...

“Meslek etiğine, insanlık onur ve değerlerine uygun davranışları nedeniyle baskıya, yaptırıma uğrayan bütün hekimler, tıp öğrencileri ve sağlıkçıların yanındayız. Biz de oradaydık, orada olabilirdik, orada olacağız, bu nedenle bizi de yargılayın ve bilin ki, her zaman düşünceleri, politik tutumları, cinsiyet ve cinsel yönelimleri, sosyal durumları ne olursa olsun, ayrımsız olarak tüm insanlara, sağlık hizmeti sunmaya devam edeceğiz.”

Dava 22 Mayıs’a dek sürüyor

Dün başlayan dava İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nce Mayıs ayı boyunca Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerinde görülecek.  Dava 22 Mayıs'ta son bulacak.

Sanıkların tamamı 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten bir yıl ile 11 buçuk yıl arasında değişen hapis cezaları istemiyle yargılanıyor.

Kaynak: Bianet