26 Mart 2013 Salı

"Dövene Değil, 'Mukavemet Edene' Dava Açılıyor"

İHD ve TİHV’in 2012 hak ihlalleri raporuna göre, polis devleti uygulaması devam etse de barış süreci umutların artmasını sağladı. Raporda, işkence ve yaşam hakkı ihlallerinde cezasızlığa da dikkat çekildi.


İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) ortak hazırladığı “2012 Yılı İnsan Hakları İhlalleri Raporu” bugün açıklandı.

Raporda önemli yer ayrılan barış süreciyle ilgili, geçmişte yaşanan hak ihlallerinin soruşturulması için hakikat komisyonları kurulmasının önemine dikkat çekildi. Ayrıca, köy koruculuğu sisteminin de kaldırılması gerektiği ifade edildi.

613 sayfalık raporda, barış süreciyle ilgili değerlendirmelerin ve hak ihlalleriyle çözüm önerilerinin yanı sıra şu ana başlıklar yer alıyor:

Yaşam hakkı, kişi güvenliği ve özgürlüğü, sığınmacı ve göçmenlere yönelik ihlaller, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, İHD yönetici ve üyelerine yönelik baskılar, toplantı ve gösteri özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkına yönelik ihlaller, ekonomik ve sosyal haklar, eğitim ve kültürel haklar, çevre hakkı, yerleşim ve mülkiyet hakkı, sağlık hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, engelli hakları, ayrımcılık, doğal afetler.

Raporda ayrıca 2012 yılında Türkiye’de yapılan hak ihlallerinin rakamlara dökülmüş bilançosu da yer alıyor. Raporda özetle şu değerlendirmeler yer aldı:




Barış süreci

PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Devlet/Hükümet arasında 2012 sonunda başladığı anlaşılan diyalogun müzakere noktasına gelmiş olması çok önemli bir gelişme.

Kürt sorununda demokratik çözüm sürecinin gelişmesi ile birlikte geçmişte yaşanan ağır hak ihlallerinin açığa çıkarılması, adaletin yerine getirilmesi ve mağdurlardan özür dilenmesi noktasında çalışmalar yapılması ve bunun içinde hakikat komisyonunun kurulması gerektiği açık.

Türkiye, Kürt sorununun çözümü ile birlikte toplu mezarlar gerçekliği, gözaltında zorla kaybetme vakalarının akıbetinin araştırılması, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması, toplu katliamların sorumlularının açığa çıkarılması (en son Roboski katliamı gibi) boşaltılan köylerin yeniden imar edilerek sahiplerine teslim edilmesi ve köye geri dönüşlerin sağlanması, köy koruculuğu sisteminin tasfiye edilmesi, mayınlı sahaların temizlenmesi gibi gerçeklerle karşı karşıya olduğunu da unutmamalı.

Yaşam hakkı ihlalleri

Cezaevlerinde bulunan 411 hasta mahpustan 124’ü derhal tahliye edilmesi gereken ölümcül hastalıkları olan mahpuslar. Bunların dışında 121’i çok ciddi tedavi görmeleri gereken ağır hasta mahpuslar. Toplam 245 ağır hasta mahpus tahliye edilmeyi bekliyor.

Geçen yıl gözaltı merkezlerinde dokuz kişi yaşamını yitirdi.

2012’de köy korucuları tarafından iki kişi öldürüldü, üç kişi yaralandı. Mayın ve sahipsiz bomba patlaması sonucu da sekizi çocuk olmak üzere 19 sivil öldü, 85 sivil yaralandı.

2011’de 338 olan silahlı çatışmalarda yaşamını yitiren kişi sayısı 2012’de 507’ye çıktı.

Kürt sorunun çözümsüzlüğü ortamında, şüpheli polis ve asker intiharlarında da belirgin bir artış oldu. Geçen yıl içerisinde 69 şüpheli intihar vakası tespit edildi.

İşkence ve kötü muamele

Cezasızlık kültürü ile mücadele edilmediği sürece işkence ve kötü muamele iddialarında bir azalma beklenmemeli.

Adalet Bakanlığı’nın yayınladığı adli istatistiklere göre, 2009’da işkence ve eziyet suçlarında 707 kişi sanık olarak yargılanırken, bu rakam 2010’da 755, 2011’de 800 oldu.

Buna karşın kolluk kuvvetlerine mukavemet diye adlandırdığımız TCK 265. maddeden 2009’da 22 bin 195 vatandaşa dava açılırken, bu rakam 2010’da 25 bin 497’ye, 2011’de ise 27 bin 753’e çıktı.

2012’de işkence ve kötü muamele iddiası toplam 2 bin 571 oldu.

Düşünce, ifade ve basın özgürlüğü

3. yargı paketi ile propaganda suçlarının ertelenmesi kısmi bir nefes aldırdı ama sorun devam ediyor. Basın mensuplarının görevleri nedeniyle karşılaştıkları soruşturmalar binlerle ifade ediliyor.

İfade özgürlüğü yasakları çok sayıda siyasetçi, sendikacı, insan hakları savunucusu, gazeteci, avukat, aydın ve yazarın, öğrenci ve belediye başkanının “yasadışılıkla” suçlanmasına sebep oluyor.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı

2012’de bu hak alanındaki ihlaller zirve yaptı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere kitlesel 424 toplantı ve gösteriye müdahale edildi.

Bakanlık verilerine göre 2007’de 3 bin 294, 2008’de 3 bin 778, 2009’da 8 bin 251, 2010’da 11 bin 462, 2011’de 13 bin 479 kişiye 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet etmekten dolayı dava açıldı.

2012’de toplantı ve gösterilere müdahalede kullanılan biber gazı kapsüllerinin isabet etmesiyle dört kişi yaşamını yitirdi.

Kişi özgürlüğü ile mahpus hakları

2011 sonu itibarıyla 128 bin 604 olan mahpus sayısı Şubat 2012’de 130 bin 617 oldu. Bu mahpusların yüzde 42,30 tutuklu.

2012 yılı içinde cezaevlerinde yaşanan en önemli gelişme 12 Eylül-18 Kasım tarihleri arasında Kürt siyasi mahpusların sürdürdüğü süresiz ve dönüşümsüz açlık grevleriydi. Açlık grevleri 68. gününde sona erdirildi.

2008-2012 arasında toplam 24 bin 273 kişiye dava açılması TMK’nın ve TCK 314. maddenin ne kadar keyfi ve kötü uygulandığını gösterdi.

2012’de 550’si çocuk olmak üzere toplam 12 bin 300 kişi gözaltına alındı, 125’i çocuk olmak üzere toplam 2 bin 788 kişi tutuklandı. Gözaltı ve tutuklamaların çok büyük bir kısmı Kürtlere yönelik olarak ifade ve örgütlenme özgürlüğü ihlali şeklinde yaşandı.

* Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynak: Bianet