23 Mayıs 2012 Çarşamba

BASIN TOPLANTISI: 1 MAYIS KOMPLOSUNU KINIYORUZ!

Bugün, İnsan Hakları Derneği İHD İstanbul Şubesi'nde 1 Mayıs gözaltıları ile ilgili derneğimize ve üyelerimize karşı yürütülmek istenen komployu kınadık ve gözaltındaki hak ihlalleri ile ilgili bir basın toplantısı düzenledik. 


Basın toplantısına, derneğimizle dayanışmak için Bağımsız Hayvan Platformu, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul İl Örgütü, Devrimci Anarşist Faaliyet, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Beyoğlu Meclisi, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Karadeniz İsyandadır Platformu (KİP), Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Senoz Vadisi Koruma Platformu, Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi, Yeşil ve Sol adlı oluşumlar da katılarak destek verdi. Katılım ve dayanışmadan ötürü kendilerine teşekkür ederiz.

Çıkan haberler:


Okunan basın açıklamasının tam halini aşağıda bulabilirsiniz: 


 BASINA ve KAMUOYUNA,

23.05.2012, Çarşamba

14 Mayıs 2012 sabahı, bu yılki 1 Mayıs'ta yaşanan bazı kapitalist kurumlara ve binalara karşı yapılan saldırılarla ilgili olarak 7'si derneğimiz Yeryüzüne Özgürlük Derneği'nin üyesi olmak üzere onlarca kişi, yapılan eşzamanlı operasyonla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ekiplerince gözaltına alınmıştır. Bu 7 kişiden biri de 1 Mayıs yürüyüşünde olmadığı halde gözaltına alınan, 8 aylık hamile, üstelik bir de hasta olan bir üyemizdi. 

Derneğimiz, 1 Mayıs'ta Şişli güzergâhından, hayvanları andıran yüz makyajları ve hayvanlara yönelik zulüm ve tahakkümle ilgili dövizler tutan hayvan hakları savunucuları ile Taksim 1 Mayıs alanına yürümüş ve hayvanlara, insanlara ve doğaya karşı sömürüyü, tahakkümü her ortamda olduğu gibi 1 Mayıs'ta da teşhir etmek amacıyla sokağa çıkmıştır. Ancak, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında sorguları yapılan dernek üyelerimize, asılsız ve son derece çirkin ithamlarda bulunulmuş ve çeşitli suçlar isnat edilmiş; üyelerimiz 4 gün boyunca temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılarak gözaltında tutulmuştur.

Gözaltına alınan üyelerimizin tamamının vegan (menşei hayvan olan hiçbir şeyi tüketmeyen ve kullanmayan) ve vejetaryen olan yaşam tarzları sık sık sorgulanmış; bu tercihlerimize sürekli olarak art niyetli olarak yaklaşılmış, tercihlerimiz ve yaşam tarzlarımız başka yönlere doğru çekilmek istenmiştir. Gözaltına alınan vegan üyelerimiz, ilk gün, ekmek dışında hiçbir şey yiyememiş; diğer günlerde ise sabah 9.00'dan akşam 5.00 - 6.00'a kadar sadece iki adet küçük sandviç ekmeği ile gözaltı süresini geçirmiştir.

1 Mayıs'ta yaşanan olaylarla ilgili olarak Emniyetçe yapılan soruşturma ve sorgulamalarda, gözaltına alınan kişiler, terör örgütü kurmak, üyesi olmak ve bölücülüğü ima eden faaliyetlerle suçlanmış, soruşturmada ısrarla yasadışı bir terör örgütünün varlığı aranmıştır. Gözaltına alınan ve çoğu birbirini tanımayan kişilerden oluşan toplamın sorgusunda; ortada bir örgütün varlığının olmadığını anlayan Emniyet, bu sefer daha da ileri giderek, derneğimizi yasadışı örgüt kapsamında değerlendirme çabası içine girmiştir. Gözaltının ilk günlerinde derneğimizin, insanları suç işlemeye teşvik ettiği, bunun için belli bir yere topladığı ve dernek üyelerinin önce alana yüzleri açık bir şekilde geldiği ve yürüyüşe başlandığı anda da üyelerimizin yüzlerini kapatarak çeşitli banka ve binalara saldırdığı Emniyetçe iddia edilmiştir. Olay günü yaşanan saldırı olayları ile derneğimizin ve üyelerimizin hiçbir ilgisi olmamasına, bunun görüntülerde sabit olmasına ve yüzü kapalı birçok kişinin hâlâ tespit edilememiş olmasına rağmen, Emniyet,  derneğimizle ilişikleri bulunmayan gözaltındaki kişilere derneğimiz hakkında yoğun olarak sorular sormuş, "mülâkat" adı altında sorgulanan insanlar, derneğimizle bağlantılandırılmaya çalışılmış ve varlığı tespit edilemeyen örgüt olarak da derneğimiz işaret edilmiştir.

Gerek ceza hukukuna gerekse herhangi bir mevzuata göre suç teşkil etmeyen pankart, flamaları, 1 Mayıs yürüyüşünde taşıyan, farklı ideolojileri benimsemiş üyelerimiz de değişik ithamlarda bulunularak sorgulanmıştır. Mülâkat ve sorgulamalarda, gözaltına alınan arkadaşlarımızın yanı sıra gözaltına alınmamış üyelerimiz de töhmet altında bırakılmaya çalışılmıştır. Soruşturma kapsamında adı geçmeyen üyelerimizin de fotoğrafları ve isimleri, gözaltındaki kişilere sorularak haklarında bilgi toplanmak istenmiştir.

Bunların yanı sıra, 1 Mayıs'ta Şişli güzergâhı üzerinden bizimle yürümeyen feminist bir üyemiz de fotoğraflarda görülen yüzü kapalı bir kişi ile Emniyet tarafından eşleştirilmiş ve gözaltındaki kişilere teşhis ettirilmeye çalışılmıştır. Keza, 8 aylık hamile olan üyemiz de 1 Mayıs'ta orada bulunmadığı halde gözaltına alınarak sorgulanmıştır.

Dernek kurucularımızın birinin evinden çıkan, dernek toplantı notlarında yer alan "KCK" başlığı, bu adla bilinen siyasî operasyonları kınamak amacıyla yazdığımız ve yine kamuoyu ve basınla açıkça paylaştığımız basın bildirisi, gizli bir not muamelesi görmüş, "üst yönetime bildirilmek üzere" ibaresi ile değerlendirilmiş ve derneğimizin KCK ile bağlantısı sorgulanmıştır. Yine aynı üyemizin evinde ele geçirildiği iddia edilen ve üzerinde, üyemizin anlamını bilmediği, Kürtçe bir cümlenin yazılı olduğu, üyemizin ve üyemizle aynı evde ikâmet eden yakınlarının el yazıları ile hiçbir benzerlik göstermeyen, yırtılmış sarı bir kâğıt parçası da farklı şekillerde değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Yine toplantı notlarının yazılı olduğu aynı kâğıtta, dernek toplantısında konu olarak görüşülen "Kürk fuarı protestosu" ibaresine de sorgu tutanağında, üyemize yöneltilen sorularda "KÜRT fuarı protestosu" olarak yer verilerek üyemiz sorguya alınmıştır. Tüm bu çelişkili durumlar, derneğimize ve üyelerimize ne şekilde yaklaşıldığının ve Emniyet'in bize karşı olan tutumunun birer kanıtıdır.

Yaşadığımız gözaltı süreci sadece insanları değil, hayvanları da etkilemiştir. Gözaltı süresince, üyelerimizin birinin sorumluluğunda olan köpekler, fiziksel ve görme engelli ve hasta kediler, tek kanatlı, engelli martılara sunulan bakım da Emniyet’in operasyonu nedeniyle mecburen kısıtlı olarak sürdürülmüş, aksamıştır. Yine bir üyemizin evinde arkadaşımızla birlikte yaşayan bir kedi de polis ekiplerince tekmelenerek kötü muameleye maruz bırakılmıştır. Ayrıca gözaltına alınan bir kişinin evinde bulunan kırık bacaklı bir kedinin de TEM ekiplerince sokağa atıldığı, başka bir kişinin sorumluluğundaki balıkların da ölüme terk edildiği ve sonunda öldükleri edindiğimiz bilgiler arasındadır.

Derneğimizin ilkelerinin, amacının ve faaliyet konularının yazılı olduğu, İçişleri Bakanlığı'nca tetkik edilerek onaylanmış dernek tüzüğümüz ve dernek görüşlerinin açıkça yazılı olduğu manifestomuz, bugüne kadar muhtelif konularda yazmış olduğumuz basın bildirileri, açıklamaları, tespit ve görüşlerimizi içeren metinlerin tamamı herkesin erişimine açıktır; kamuoyuyla ve basınla paylaşılmıştır. Medenî Kanunun 90. maddesinde de belirtildiği üzere, derneğimiz de tüzüğü çerçevesinde faaliyet göstermekte ve derneğimizin duruşu, çizgisi birçok kesimce bilindiği gibi, devletin "malûm" birimlerince de bilinmektedir. Hâl böyle iken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, gözaltı süresince derneğimizi yasadışı bir örgütmüş gibi değerlendirme eğilimine girmiş; derneğimizi ve üyelerimizi ısrarla kriminalize etmeye çalışmıştır.

Anayasa'nın 33. maddesi, Medenî Kanunun 8, 9, 10 ve 57. maddeleri, Dernekler Kanununun 3. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11. maddesi, görüşüne bakılmaksızın herkesin dernek kurabileceğini ve derneklere üye olabileceğini hükme bağlamıştır. Sivil toplum kuruluşları ise, siyaset yapmak için değil; sivil toplum anlayışı ve tanımı çerçevesinde faaliyet göstermek için kurulmaktadır. Belli bir amacın tahakkuku amacıyla ve belli ilkeler çerçevesinde, diğer derneklerde olduğu gibi derneğimiz de farklı ideolojileri benimsemiş kişilerden oluşmaktadır; hatta bundan daha doğal bir şey de yoktur. Var olan mevzuata göre de hiçbir ideoloji, dernek kurma ve üyelik hakkının sınırlandırılmasına engel teşkil etmemektedir. Üyelerimiz de benimsemiş oldukları ideolojilerinin propagandasını yapmak için değil; dernek amaçları ve ilkeleri doğrultusunda canlıların esenliği için, hakların uygulanabilirliğini arttırmak ve geliştirilmesini sağlamak, ekoloji mücadelesi vermek için çalışan ve hepsi farklı toplumsal mücadele alanlarında kendilerini ifade eden, tanınan aktivistlerdir. Tüm bunlara ve mevzuatta açık bir şekilde hükme bağlanmış durumların varlığına rağmen, derneğimiz ve üyelerimiz tek bir ideoloji potasında eritilmiş, üyelerimizin bireylikleri yok sayılmış, üyelerimizin benimsemiş oldukları farklı görüşlerin neden aynı olmadığı ısrarla sorgulanmış ancak “tektipleştirme”ye aykırı olan bu durum, Emniyetçe bir türlü algılanılamamıştır. Emniyet, manifestomuzda yazılı olan "Hak kavramının her türlü siyasî ideoloji ve dünya görüşünün üzerinde bir değer olduğunu kabul etmek" ilkemizi de anlayamamış olacak ki derneğimizi de birimi olduğu ve “göstermelik” mevzuatlar çıkaran devlet gibi samimi olmayan bir yapı zannetmiştir. Ancak, Yeryüzüne Özgürlük Derneği, bugüne dek tüm eylem ve söylemlerinde ilkelerinden ve çizgisinden ödün vermemiş; istisnai durumlar öne sürerek hak kavramının ve tanımının esnetilmesine ya da anlamsızlaştırılmasını asla kabul etmemiştir.

2010 yılından bu yana haberdar olduğu her türlü hak ihlaline ve ekolojik yıkıma, insan, hayvan, doğa ya da ırk, din, dil vb. hiçbir ayrım gözetmeksizin imkânları dahilinde tepki koymaya çalışan, hak ihlallerine maruz kalanlarla dayanışma örnekleri sergileyen derneğimiz, hak savunusu yapan ve mücadelesi veren, İstanbul Valiliği'ne kayıtlı, resmî ve bağımsız bir sivil toplum kuruluşudur.

Hiçbir yasadışı faaliyeti bulunmayan ve şeffaflığı ortada olan derneğimiz, bugüne kadar herhangi adlî ya da idarî bir soruşturma da geçirmemiştir. Ancak, savcı talimatı ile salıverilen kişilerden öğrendiğimiz bilgiler, derneğimize ne denli şüphe ile yaklaşıldığını ve derneğimiz hakkında nasıl bir izlenim oluşturulmaya çalışıldığını gösterir niteliktedir. Resmî bir STK olan derneğimizle ilgili Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nce özel bir dosya hazırlandığı, üyelerimizin birçoğunun teknik ve fizikî takip kapsamında izlendiği, internette haberleşme amacıyla kullanılan elektronik grubun takip edildiği ve e-postaların depolandığı, Emniyetçe elde edilen bu verilerin ve gerçeği yansıtmayan çeşitli görsel bilgilerin, şüpheli sıfatıyla gözaltında tutulan kişilere gösterilerek derneğimiz hakkında şaibeli bir kuruluş izleniminin yaratılmaya çalışıldığı da salıverilen kişiler tarafından adliyede bizlere aktarılmıştır. Bu bilgiler, fotoğraflar, teknik ve fizikî takip sonucunda elde edilen tespitler, tarafımıza sorulmamış, bu bilgilerin doğruluğunun teyidi için dahi üyelerimiz sorgulanmamıştır. Ancak, konu, gerçek olmayan iddia ve asılsız ithamlara gelince hiçbir mesnedi olmayan değerlendirmeler için görgümüze başvurulmuştur. Derneğimizle ilgili hâlihazırda ulaşılabilir durumda olan bilgiler, gözaltındaki "şüpheli"lere farklı değerlendirmelerle aktarılmış, gözaltındaki insanların kafası karıştırılmak istenmiş ve derneğimiz hakkında önceden belirlenmiş bir izlenim oluşturma çabasına girilerek, olmayan örgütün tespiti için derneğimiz "günah keçisi" olarak seçilmek istenmiştir.

Şiddet tanımının ayrıca ele alınması, tartışılması gerekliliği bir yana, tüzüğümüzde açıkça belirtilen "Irkçı, faşist, cinsiyetçi, homofobik ve transfobik, kökten dinci, canlılara şiddet uygulayan, nefret suçu işleyen, tacizci, silah taşıyan ve ayrımcılık yapan, doğayı tahrip eden işler yapan ve hakların kullanılmasına engel olmalarıyla tanınmış başvuru sahipleri derneğe kesinlikle üye olamaz" diye geçen üyelik koşulu ve "Yaşamın şiddetten ve silahtan arındırılmasını destekleyecek düşünce ve eylemlerin desteklenmesini, diğer yandan da barışı kalıcı hale getirecek diyalog zeminlerinin geliştirilmesini savunma" ilkemiz, derneğimizin şiddete ne şekilde yaklaştığının bir ifadesidir. Şiddet kavramını sürekli sorgulayan, birçok toplumsal sorun üzerine kafa yoran, yaşamın şiddetten arındırılması gerektiğini düşünen ve psikolojik olanı da dahil olmak üzere her türlü şiddeti hayatlarından, zihinlerinden mümkün olduğunca def etmiş, zulmün, tahakkümün, tutsaklığın en ağır biçimlerine maruz bırakılan hayvanlar için de ezilen insanlar için de bambaşka bir ahlâk ve toplumsal özgürlük tahayyülü taşıyan, etik sebeplerle vegan/vejetaryen olmayı seçmiş üyelerimize ahlâk, hak, şiddet gibi konularda en son ders verecek kurum da AİHM'de yüzlerce kez devleti mahkûm ettiren hak ihlallerinin, ihmallerin sorumlusu olan Emniyet'tir.

Ayrıca, temel hukuk ilkesi olan masumiyet karinesi de derneğimiz için ortadan kaldırılmış, derneğimizin üyeleriyle birlikte gözaltına alınan tüm kişilere en başından beri birer suçlu muamelesi yapılmış, erişime açık olan bilgiler saptırılarak gözaltı süresi boyunca insanlara psikolojik bir yıkım yaşatılmıştır.

Gözaltı sürecinde yaşananlara, bize yöneltilen sorulara bakıldığında, tüm canlılar için topyekûn bir özgürlük talep eden derneğimizin kasıtlı olarak yıpratılmak istendiği, suçlulaştırılmaya çalışıldığı ve kurduğumuz hayallerden, bizden ve bize yakın düşüncelere sahip olan çevremizden, devletin ne denli rahatsız olduğu, hatta korktuğu da aşikârdır.

Kendisini şiddetten, kirli tahakküm ilişkilerinden mümkün olduğunca arındırmaya çalışan, hayvanlara uygulanan zulme ve tahakküme ortak olmamak ve bir sivil itaatsizlik örneği olarak vegan/vejetaryen yaşam biçimini benimsemiş, hiçbir ayrım gözetmeksizin hak ihlallerinin teşhiri ve hak savunusu için mücadele veren bizler de Terörle Mücadele Yasası (TMY) ve Özel Yetkili Mahkeme (ÖYM) diye anılan, muhalif kesimleri bir bir susturmaya ve tasfiye etmeye yarayan yapılardan nihayet nasibimizi almış bulunmaktayız.

Muhalefetin ya da karşı çıkışın, daha ilk belirginleştiği anda devlet şiddeti ve terörüne maruz kalarak bastırıldığı, muhalif insanların evlerinden, yataklarından toplandığı bu süreç ile insanlar, hak ihlallerine karşı sesini çıkaramayacak vaziyete getirilmek istenmektedir. İfade, düşünce ve basın özgürlüğü, devletin her türlü organı ve olanağıyla baskı altına alınmakta, yok sayılmakta, temel hak ve özgürlüklerin içi boşaltılmaktadır.

Cezaevlerinin muhalif insanlarla dolup taşmasının müsebbibi olan devlet ve hükûmet, son yaşanan gözaltı ve tutuklamalarla muhalifleri susturmaya, bu coğrafyada, insanlar da dahil olmak üzere canlılara ve doğaya uygulanan tahakküme, sömürüye, soykırıma, tecride ve sonu çok ciddi hak ihlalleri ile biten sayısız uygulamaya karşı tepki gösteren tüm muhalif kesimlere gözdağı vermekten ve baskı altına almak istediği kesimleri genişletmekten vazgeçmeyeceğini bir kez daha kanıtlamıştır. Bugüne dek, düşüncelerini özgürce ifade etmek isterken, hak mücadelesi verirken ve bizzat devlet ve sermayece mağdur edilen birey ve gruplarla dayanışırken; insan hakları savunucuları, sosyalistler, sendikacılar, gazeteciler, muhalif aktivistler, akademisyenler, avukatlar ve daha birçok kesimden binlerce insan, cezaevlerine gönderilmiş, varolan ve olası bir muhalefet de devlet şiddetiyle, yıldırma politikalarıyla, tecrit ve tehditle bastırılmaktadır. Bu operasyon ve komplo da sadece derneğimizi değil, son yıllarda yükselen, ivme kazanan anti-otoriter ve özgürlükçü eğilimleri de içeren geniş bir yelpazeyi kapsamakta, devletin, şiddetini anarşistlere, anti-otoriterlere, hayvan hakları savunucularına ve ekolojistlere de nihayet yönelttiğini göstermektedir.

Bu 1 Mayıs operasyonu, hayvan hakları savunucularına, hayvan özgürlüğü aktivistlerine ve ekolojistlere, “terör” kapsamında düzenlenen İLK kapsamlı operasyon olarak tarihe geçmiştir. Devlet, kendisinin ve kapitalizmin yörüngesinden çıkmayan hayvan hakları hareketindeki radikal kırılmanın bir sonucu olarak, çoğu, apolitik ve elitist olan "hayvansever"lerin ve bu coğrafyada yeni yeşeren hayvan hakları ve özgürlüğü hareketinin politize olmasından, diğer ezilen gruplarla dayanışma içerisine girerek toplumsal mücadele kulvarlarını genişletmesinden büyük endişe duyarak bu operasyona ve komploya, derneğimizi de katmış, derneğimiz üzerinden çevremize ve bizlerle benzer düşüncelere sahip kesimlere de “ayar” vermek istemiştir. Aynı durum, anarşist ve anti-otoriter birey ve gruplar için de geçerlidir.

Gözaltı süresince derneğimiz ve gözaltına alınan tüm bireyler hakkında basında ve kamuoyunda yaratılan kasıtlı bilgi kirliliğini, aleyhimizde yapılan propagandayı kınıyor, en azından demokrasi denilen yalanın uygulanabilmesi ve siyasî kıyımların son bulması için bir kez daha TMY'nin ivedilikle yürürlükten çekilmesini ve ÖYM'lerin kaldırılması gerektiğini söylüyor ve gözaltına alınan tüm üyelerimizin serbest kaldığını duyuruyoruz.

Haklarında tutuklama kararı verilen kişilerin de derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. Belli bir tahakkümü temel alarak toplum hayatına etki eden sistemlerin değer yargıları ve insanlara verdiği "bölücü", "suçlu", "ahlâksız", "terörist" gibi sıfatların sorgulanması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isteyen derneğimiz, benzer yaftalarla ailelerinin, dostlarının arasından sadece bir kararla çekilip alınarak özgürlükleri çalınan, cezaevine hapsedilen anarşistler ve onların aileleriyle herkesi dayanışmaya çağırıyor.

Gözaltı sürecinde, derneğimizi "içeride" yalnız bırakmayan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Beyoğlu Meclisi'ne, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu'na, müdafiiliğimizi yapan dernek vekilimize, avukat dostlarımıza ve bizlerle dayanışan tüm kuruluşlara, ailelere ve arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

Tüm baskılara rağmen Yeryüzüne Özgürlük Derneği, normun dışında kalan, baskı ve zulmün nesnesi haline getirilmiş tüm bireyler, "azınlık"lar, göçmenler, kadınlar, LGBTT bireyler, mahkûmlar, çocuklar, hayvanlar, evsizler, işçiler, radikaller, asiler, “marjinal” diye tanımlananlar ve ötekileştirilen tüm canlılar için yeni bir düzen ve adalet anlayışı arayışına, hak ve ekoloji mücadelesine ve dayanışmayı güçlendirmeye devam edecektir.

Kamuoyuna duyurulur.

YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ