18 Ağustos 2011 Perşembe

Hem çevre, hem işçi düşmanı



Kütahya’da, Eti Gümüş A.Ş.’ye ait gümüş madeninde geçtiğimiz Mayıs ayında siyanürlü atık havuzunda bir setin çökmesi dikkatleri bölgeye çekmişti. Kazadan birkaç ay sonra çevredeki köylerde zehirlenme vakaları yaşanmış, Çevre ve Orman Bakanlığı ise adeta madenci şirkete kefil olarak iddiaları yalanlamıştı. 



Ancak geçtiğimiz ay madende çalışan 65 işçinin kanlarında yüksek oranda arsenik ve ağır metal bulunduğu için Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi altına alınması, “mızrağın çuvala sığmadığını” gösterdi. Konuya ilişkin açıklama yapan Ankara Tabip Odası, madenin yarattığı ağır metal tehlikesinin madende çalışan tüm işçileri ve yöre halkını da tehdit ettiğini bildirmişti. Ancak tüm uyarılara rağmen maden faaliyetlerini sürdürüyor. Sadece çevreyi değil, insan sağlığını da tehdit eden Eti Gümüş A.Ş. işçilere karşı da düşmanca bir tutum alıyor. 



İŞÇİLER İSTİFA ETMEK ZORUNDA KALDI 



İşçiler, kendilerini hastanelik eden çalışma koşulları düzeltilmediği için Meslek Hastalıkları Hastanesi’nin verdiği raporun bitmesinin ardından işyerinden istifa etmek zorunda kalıyorlar. Hastanede yattıkları süre boyunca hiçbir şirket yetkilisinin kendilerini aramadığını anlatan işçiler, “hastaneden çıkınca ararlar” diye umutlandıklarını, ancak bir arayanının dahi olmadığını söylediler.

“Çalışma şartlarımız değişmediği için ‘Ya sağlımız, ya işimiz’ diye karar vermek zorunda kaldık. Sağlığımızı tercih ettik” diyen işçiler mağdur. İş Kanunu’nun 24. maddesinde yer alan “İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa” ifadesinden yararlanarak haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanan işçiler, geçmişten kalma hak edişlerini almak için şirkete dava açıyorlar. Şimdiye kadar 50 işçi dava açarken, 50 işçinin de önümüzdeki birkaç gün içinde dava açacağı belirtiliyor. 



Birçok işçi de madenci şirketin sağlık bozan çalışma koşullarına karşı maddi ve manevi tazminat davası açacak. 



BAKANLIKTAN KORKMADI, SENDİKADAN KORKTUĞU KADAR! 



Hâlâ çalışmaya devam eden işçiler de çalışma koşullarını ancak birlikte hareket ederek düzeltebileceklerini görüyorlar ve Maden-İş Sendikası’ndan örgütlenmeye çalışıyorlar. Ancak şirketin işçilerin sendikalı olmasını da engellemek istediği iddia ediliyor. Şirketin geçtiğimiz günlerde 60 işçiyi zorla ücretsiz izne göndermek istediği, kabul etmeyen işçilerden bir kaçının işten atıldığı belirtiliyor. İşçilerin, “Sendikaya üye olursanız bayramdan sonra iş akdiniz feshedilir” diye tehdit edildiği de iddialar arasında. Şirketin farklı adlarla kurduğu iki taşeron şirket arasında işçilerin yerini sürekli değiştirerek, sendikalaşmayı engellemeye çalıştığı da bir başka iddia. 



Çevre Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın mercek altına aldığı şirketin, bakanlıklardan çok işçilerin örgütlenmesinden korkması dikkat çekiyor. 



SENDİKA DÜŞMANLIĞI ESKİYMİŞ 



Uzmanların, “Tüm Kütahya’yı tehdit ediyor” dediği madenci şirketin sendika düşmanlığı da eskiye dayanıyormuş. Özelleştirme süreci 2004-2007 yılları arasında tamamlanan madende şirketin ilk icraatı sendikayı silmek olmuş. Maden-İş üyesi olan işçilerin büyük bölümü emekli olmaya zorlanmış. Kalan işçiler hızla işten çıkarılırken, sendikanın yetkisinin düşmesi için çok sayıda yeni işçi alınmış. 



Konuya ilişkin gazetemize bilgi veren Maden-İş Eğitim-Basın Müdürü Dr. Fikret Sazak, sendikanın yetkisini kaybetmesinin ardından işçilerin defalarca kez sendikalaşmaya giriştiğini, ancak şirket tarafından sürekli engellediğini bildirdi. “800 kişinin çalıştığı bu işyerinde örgütlenme çalışmamız hiç durmadı. Ama her seferinde işveren hukuk dışı yollarla bizi engelledi” diyen Sazak, madende örgütlenme çalışmalarının son 2 aydır yeniden hız kazandığını ve patronun engelleme çabalarına rağmen başaracaklarını söyledi. 



‘SENDİKA OLSAYDI FACİA YAŞANMAZDI’ 

Madende sendikanın bulunduğu dönemlerde bu tür sorunlar yaşanmadığına dikkat çeken Sazak, işyerinin öz denetimini sağlayan sendikaların yaşanabilecek iş kazası ve sağlık sorunları karşısında da işçilerin elindeki en önemli silah olduğunu vurguladı. “Sendikal örgütlülük olsaydı bu facia yaşanmazdı” diyen Sazak, madenin çevresindeki köylerde yaşayan halka da, “daha büyük bir felaket yaşanmaması için sendikanın çalışmalarına destek verme” çağrısı yaptı. 

Cem Gurbetoğlu/EVRENSEL
Kaynak: Haberlink