18 Temmuz 2011 Pazartesi

Medyada Aynur'a Destek

İstanbul Caz Festivali'nde Kürtçe şarkı protestosuna eleştiriler gelmeye devam ediyor. Aynur Doğan’ın sahneden inmesine sebep olan olayla ilgili sanatçıya destek mesajları geliyor.


İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) düzenlediği 18. İstanbul Caz Festivali'nde vereceği konser için Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu'nda sahne alan Aynur Doğan, Kürtçe şarkı söylemeye başlayınca dinleyicilerin yuhalamasına maruz kalarak sahneyi terk etti.

Olay üzerine Aynur Doğan'a destek yazıları kaleme alındı.  Yıldırım Türker: "İşte tam da bu yüzden, bu savaş bir türlü bitmiyor. Ölen askerlerin de gerillaların da tabutlarına çiviyi çakan, işte bu muktedirler tarafından her fırsatta kışkırtılan seferberlik ruhudur" derken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu: "Kürtçe şarkı söylediği için bir sanatçıyı protesto etmek akıl almaz bir ayrımcılıktır ve dışlamadır. Ne zaman ki bu ülkede insanlar en temel insan hakkı olan anadilinde şarkı söyleme hakkını hiçbir baskı, şiddet ve protesto görmeden gerçekleştirir işte o zaman gerçek bir demokrasi ve barıştan söz edilir" diyor.

Aynur Doğan'ı sahneyi terk etmek zorunda bırakan olaya ilişkin gelen tepkilerin bir kısmı şöyle:

Yıldırım Türker: "Artık bu kadarı da fazla, diyorlardı besbelli içlerinden. Onca genç memleketin dört bir yanına tabutlarla gönderilirken bir küstah Kürt kadını utanmadan çıkıp Kürtçe şarkı söyleyebiliyor. Yani bilinmeyen bir dilde fesat karıştırıyor, elitin müziği caz arenasına. Olur, a, belki PKK'nin katlettiği delikanlıların ardından zafer marşı söyleyip nispet yapıyordur. Bir millet böylesi bir saldırı karşısında, ister caz sever, ister İsmail Türüt tüttürür olsun elbette galeyana gelecektir. E ama Aynur da böylesi acılı bir günde Kürtçe söylemeyiverseydi, öyle değil mi? Bu milletin hassasiyetlerine biraz olsun özen göstermeliydi, değil mi? Kürtçe konuşmak, Kürtçe söylemek hala kışkırtıcı, karanlık bir imalar manzumesi, hatta savaş ilanı. Kürtler, Kürtlüklerinden usulca çekilmeyi bilmedikleri sürece aramızda yaşamalarına, eylemelerine göz yummayacağız. İşte tam da bu yüzden, bu savaş bir türlü bitmiyor. Ölen askerlerin de gerillaların da tabutlarına çiviyi çakan, işte bu muktedirler tarafından her fırsatta kışkırtılan seferberlik ruhudur."

Sezgin Tanrıkulu: "Ülkemizin neresinde ne acı varsa bu hepimizin ortak acısıdır. Ama bu acının sebebi ne Kürtçedir, ne de Kürtçe şarkı söyleyen Aynur'dur. Kürtçe şarkıya tahammül edemeyen bir ortamda barış, kardeşlik ve birlikte yaşama konusunda nasıl yol alınacağı merak konusudur. Ancak en temel tespit olarak şunu herkes kabul etmelidir; Kürtçe şarkı söylediği için bir sanatçıyı protesto etmek akıl almaz bir ayrımcılıktır ve dışlamadır. Ne zaman ki bu ülkede insanlar en temel insan hakkı olan anadilinde şarkı söyleme hakkını hiçbir baskı, şiddet ve protesto görmeden gerçekleştirir işte o zaman gerçek bir demokrasi ve barıştan söz edilir. Herkesi, ama herkesi sağduyuya ve barışın dilini konuşmaya davet ediyorum."

"Faşizm susma değil, söyleme mecburiyetidir"

Murat Sabuncu: "Kürtçe terörün dili değildir. Filiz Aygündüz'ün kitabındaki bu cümleyi herkesin bilmesi gerekir. İstanbul'da caz festivalinde Kürtçe duymaya tahammül kalmadıysa işin vahameti ortadadır. Festivale gelenler kim söyleyecek, ne söyleyecek farkında bile değildi. Benim bulunduğum sıradakiler Aynur Doğan adını ilk kez duymuştu."

Ümit Alan: "'Aynur Türkçe ağıt söylemeliydi' eleştirisi, Roland Barthes'ın "Faşizm susma değil, söyleme mecburiyetidir" sözünü hatırlatıyor."

Ahmet Hakan: "Ben hiçbir dile “katilin dili” muamelesi yapmam, yapamam. Bir dil, katil olur mu hiç? 

Bir dili kullananlar arasından katiller çıkabilir, teröristler çıkabilir, hırsızlar çıkabilir, insafsızlar çıkabilir. Ama bir dil, asla ve kata katil, terörist, hırsız, insafsız olamaz. Bu nedenle, Aynur’a “Üçüncüyü bari Türkçe söyleseydin” demek ile “bir dili katil olarak görmek” arasında pek bir fark yoktur."

Balçiçek İlter: "O gece “Beyaz Türkler” Aynur Doğan’a haddini bildirdi ve rahat etti! Zamanında Ahmet Kaya’ya da yapmıştık, Hrant Dink de nasibini aldı “burnunu sokmaması” gereken konulara girdiği için, “milletin iradesi” diye diye içimize fenalık getirdikleri Meclis’te aynısını yaklaşık 300 bin oyla seçilen Merve Kavakçı’ya da yaptık! Bugün ise 13 canımızı kaybetmenin “sözde” acısıyla bir sanatçıya daha haddini bildirdik. Sözde acı diyorum; çünkü bir dile, bir kimliğe düşman olmanın o acıyla, o gençleri toprağa vermekle falan ilgisi yok."

Mehveş Evin: "Bu ayıbı yapan ve destekleyenlere sorayım: Madem Kürtçe şarkıya bu kadar tepkilisin, neden Aynur'un sahneye çıkacağı konsere gidiyorsun? Türkçe söylemesini mi bekliyordun? Söylese, tatmin mi olacaksın? Kaldı ki madem şehitlere bu kadar duyarlısın, niye konsere gidiyorsun? Şehit olan askerlerin arasında Kürtler de var, bunun farkında mısın? "Müziğin dili yoktur" sözünü hiç mi duymadın? Kürtçe, Türkçe veya İspanyolca. Söylenecek her şarkının, hele bu ortamda daha anlamlı, güçlü bir barış yakarışı olduğunu anlayamıyor musun? Yoksa seni asıl rahatsız eden şey bu mu? Sadece nefret konuşsun. Tek dilde, tek tip olsun. Bunu istiyorsun değil mi?"

Gülten Kaya: “Ölen evlatlarımızın acısı, benim içimde, kalbimde şarkılar tüm dillerde söylendiğinde azalacak. Eğer yüzyıl boyunca biz özgürce Kürtçe şarkılar söyleyebilseydik kaybettiğimiz evlatlarımız bu gün bu şarkılara eşlik ediyor olacaktı. Ahmet Kaya’dan bu yana ülke olarak kat ettiğimiz yol bu kadarcıkmış demek ki... Hazin!”

Kaynak: Bianet