28 Haziran 2011 Salı

Hoop, Aile Bakanı var!

Nikahsız birliktelikleri ve kadınların iş gücüne katılım oranının artmasını aile kurumuna tehdit olarak gören AKP, yeni kuracağı Bakanlıkla nikahsız çiftleri evlendirip, kadını çocuğuna 'sevgi ve şefkat veren anne' haline getirmeyi amaçlıyor.

Başbakanlığa bağlı Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2007-2011 dönemini kapsayan stratejik rapor, AKP'nin kadına ve aileye bakışını bir kez daha ortaya koydu. Rapora göre nikahsız birlikteliklerin ve çocuksuz ailelerin giderek artmasının aile kurumu için bir tehdit oluşturduğu söylenerek evliliklerin yaygınlaştırılması ve kolaylaştırılması hedefleniyor. Raporda dayanak olarak 1982 Anayasası'ndaki 41. maddesi'nden şu ifadeler öne çıkarılıyor:

"Ailenin korunması fikrinin, her şeyden önce Medeni Kanun anlamında evliliklerin kurulmasını yaygınlaştırmak ve kolaylaştırmak olduğu şüphesizdir" denilerek medeni olmayan bir aileden bahsedilemeyeceği..." Buna göre Devletin aileyi koruması ilkesinden yola çıkılarak yapılan araştırmada kadınların iş gücüne katılım oranının artmasının ve annelerin ilk doğum yapma yaşlarının yükselmesinin de ailenin bütünlüğü için bir tehdit olduğu yayınlanan raporda belirtiliyor. Aile yaşam düzenininin karşı cinsler arasında gerçekleşen bir evlilik birlikteliği (eşler-çocuklar) olduğunun belirtildiği raporda, eşcinsel ilişkilerin yaygınlaşması da aileyi tehdit eden tehlikelerden biri olarak gösteriliyor. Erdoğan'ın kaldıracaklarını 'müjdelediği' Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın Aile 2023 Vizyonu adlı belgesinde de yer alan 'ulvi amaç' çağdaş yurttaşları tedirgin etmeye başladı bile. Eğitim kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının hedef kitlesi olarak gösterildiği raporda yazılı ve görsel araçların kullanılarak ahlaki yozlaşmanın önüne geçilmesi de hedeflenenler arasında. Peki uzmanlar bu raporu nasıl yorumluyor?
BU 'HEDEFLER' KADININ ÜSTÜNDEKİ BASKIYI ARTIRIR

Feminist-Aktivist Nilgün Yurdalan: Yükselen muhafazakarlık ve herkesi bu muhafazakar anlayış içinde yaşatma isteğini hükümet giderek güçlü biçimde dillendirmeye başladı. Herkesi aynı kalıplar ve aynı ahlaki kurallar içine sıkıştırmak istiyorlar. Ancak herkes için aynı ahlaki anlayış geçerli olamaz. Üstelik bu ahlaki anlayış bireysel özgürlükleri gasp etmeye çalışan, özellikle kadınlar ve LGBT bireyler söz konusu olduğunda onları kapatmaya ve üzerinde baskı kurmaya yönelik bir anlayıştır. Ancak ne kadınlar ne LGBT bireyler susmayacağız ve erkek egemen ahlak anlayışına karşı bireysel özgürlükleri, toplumun her kesimi için farklı yaşam biçimleri olduğunu hele ki, devletin bu yaşam biçimlerine karışması konusunda mücadele vereceğiz. Kadından Sorumlu Bakanlığın kapatılması da bu raporla direk ilişkilidir. Bir yandan kadını yardıma muhtaçlar arasında sayacaksınız bir yandan da istemediği evliliklere zorlayacaksınız. Üstelik kadının en çok aile içinde şiddete uğradığını, öldürüldüğünü, tecavüze uğradığını düşündüğümüz zaman hem Kadından Sorumlu Bakanlığın kapatılması hem de bu hedefler, kadınları olduğu gibi kapamaya, erkek egemen baskının ve şiddetin yoğunlaşmasına sebep olacaktır. Hükümet tarafından hedeflenen şeylerden biri de kadınların yükselen özgürlük mücadelesini engellemektir. Son yıllarda toplumda top yekün bir kadın başkaldırısı vardır.Tabi bunlarda erkek egemen zihniyetin temsilcisi AKP'nin işine gelmiyor.

'NİKAHSIZ YAŞAYANLARI DAMGALAYABİLİRLER'

Sosyolog Onur Açar: Nikah kıyarak evlenmenin mahiyeti hukuki bir sözleşme özelliği taşır. Hukuki bir sözleşme olması dolayımıyla nikah kıyarak evlenmek devletin kontrol-denetim alanına dahil olmak anlamına gelir. Nikahsız yaşayan çiftlerin toplum nezdinde örtük veya açık olarak olumsuz bir biçimde damgalanmaları için medya başta olmak üzere pek çok araç da harekete geçirilebilir. Toplumun bu konudaki geleneksel önyargıları, zihniyet dünyasındaki muhafazakar nüveler de bu süreçte pekala işlenip yeniden piyasaya sürülebilir. Yoksa aklın sağduyusuyla düşünecek olursak nikahsız birlikte yaşayan insanlar ve onların doğurdukları çocuklar özsel olarak ahlaksız mı doğacaklar? Ahlaki yozlaşma damgası özellikle nikahsız birlikte yaşayan insanlara yöneltildiğinde bunun erkek ve kadın üzerine düşen payları elbette eşit bir niteliğe sahip değil. Kadın bu konuda çok daha acımasızca yargılanıyor. Aslında yukarıda anlattığım hususları düzenin muhafazası için iktidarın kadın bedeni üzerindeki tasarrfuları açısından okumak mümkün. Kadın bedeninin kontrolü sistem için çok önemli. Onun ne zaman doğurmayı hak ettiği, ne kadar doğuracağı, çocuğuna nasıl bakacağı, ona ne tür değerleri aktarması gerektiği; bütün bunlar ataerkil iktidarlar nezdinde kadının hayatının bir politikanın nesnesi olarak ele alınmasının içeriğini oluşturuyor. Bu içeriği dolduran iktidar aileyi inşa ediyor.

"ANAYASAYA VE TÜM SÖZLEŞMELERE AYKIRI"

Avukat Selin Nakipoğlu: Devlet, bireylerin tamamen kişilik haklarını bertaraf edip bir polis yada bir jandarma gibi 'sen ahlaklısın, sen ise ahlaksızsın' diye insanları kategorize ediyor. Bütün uluslararası sözleşmelere, anayasa maddelerinin eşitlik ilkesi başta olmak üzere maddelerine aykırı olarak bunu pervasızca ve kendinde sınırsız bir hak görerek yapıyor. Ben evliyim, meşru bir ilişki yaşıyorum diye 'ahlaklıyım' sizde evli değilsiniz, meşru olmayan bir ilişki yaşıyorsunuz diye 'ahlaksızsınız' denilmesi eşitlik ilkesinin ihlalidir. Kadından Sorumlu Aile Bakanlığı'nın kaldırılmasıyla kadın diye birşey olmadığını söylemişti hükümet. Bütün yapılan uygulamalar kadının özgürlüğünü sınırlamak için var. İmam nikahına karşı olmakla birlikte şöyle düşünüyorum: İnsan istediğiyle beraber olabilir ancak aynı özgürlük imam nikahında kadına verilmiyor. Kadının özne olduğu imam nikahı örneği hiç duyduk mu? Bütün kısıtlamalar kadın bedeni ve kadın cinselliği üstüne yapılıyor. Bu yüzden yapılan uygulamaların bireye özel değil eşitlik ilkesine ve evrensel ilkelere göre yapılması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'nin imza altına aldığı uluslar arası sözleşmeleri bertaraf etmemek lazım. Zaten Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın kapatılmasıyla "Kadın yoktur aile vardır" diyor hükümet bize. Kadın aile için, çocuk doğurmak için vardır. Ama kadının yaşamı, cinselliği, özgürlüğü hiçbir şekilde görülmüyor. Üzülerek söylüyorum ki, bu uygulamaların devamı gelecek.

EVLENECEKSİNİZ VE DERHAL 3 ÇOCUK YAPACAKSINIZ!

AKP'li yöneticilerin kendilerine 'vizyon' olarak koydukları 'ulvi amaçları'ysa, daha önceden yaptıkları açıklamalarla da kendilerini ele vermişti:

R.T Erdoğan, "Kadına şiddet artmıyor, azalıyor", "Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum" demiş, her aileden en az 3 çocuk istediğini birçok kez vurgulamıştı. Ankara'da panzere çıkan ve polis müdahalesiyle kalçası kırılan Halkevleri üyesi Dilşat Aktaş için de "Kız mıdır kadın mıdır?" demiş ve kadın örgütlerinden tepki almıştı. AKP Ünye İlçe Tanıtım Başkanı Süleyman Demirci ise kadınlarla ilgili "Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya kiralıktır" benzetmesi yapmıştı. AKP'li Fatih ve Eyüp Belediyeleri'ne danışmanlık yapan Sibel Üresin, "Çok eşlilik yasallaşmalı. Dinimizde de var" diyerek kamuoyu tepkisine sebep olmuştu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise uygulanacak internet sansürüne karşı çıkan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'i pornoyu savunmakla suçlamıştı.

Tuğçe ÇELİK
Kaynak: Birgün