7 Aralık 2010 Salı

Eşcinselleri Hasta İlan Etmek, Cinayetlere Ortak Olmaktır!



LGBTT örgütleri, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın da katılımıyla gerçekleşen 'Antalya Aile Konferansı' başlıklı toplantının sonuç bildirgesinde, eşcinselliğin hastalık olarak ele alınmasını, yaptıkları ortak bir açıklama ile kınadılar.

“Hasta” denilerek hedef gösteriliyoruz, diyen LGBTT örgütleri, bildirgenin asıl amacının, “toplumda eşcinsel yönelime ilişkin olarak olumsuz çağrışımlar oluşturmak; eşcinsellere yönelik toplumsal ayrımcılık ve nefret söylemine zemin hazırlamak” olduğuna dikkat çektiler.

Türkiye'deki LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel ve trans) yurttaşlar ile LGBT derneklerinin hedef gösterildiğini söyleyen LGBTT örgütlerin kamuoyuna yaptıkları ortak açıklamanın tam metni:

LGBTT örgütlerinden ortak açıklama: “Hasta” denilerek hedef gösteriliyoruz

26-27 Kasım 2010 tarihleri arasında, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı öncülüğünde Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın da katılımıyla gerçekleşen 'Antalya Aile Konferansı' başlıklı toplantının sonuç bildirgesinde, eşcinsellik, bilimsel gerçeklere ve insan haklarına aykırı şekilde, bir kez daha hastalık olarak ele alınmaya çalışıldı. Bu bildirgenin, konu hakkında bilimsel yeterliği olmayan kişiler tarafından hazırlanmış olduğu ve muhafazakâr ideolojinin argümanlarını yansıttığı açıktır.

Bildirgede, aile kurumuna tehdit olarak gösterilmeye çalışılan eşcinsellik, bu kez de, maksatlı biçimde, ensest tabu ile beraber ele alınmıştır. Bu ele alış tarzıyla hedeflenen, aslında, toplum kesimlerinde eşcinsel yönelime ilişkin olarak da olumsuz çağrışımlar oluşturmak; eşcinsellere yönelik toplumsal ayrımcılık ve nefret söylemine zemin hazırlamaktır. Bu suretle Türkiye'deki LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel ve trans) yurttaşlar ile LGBT derneklerinin hedef gösterildiği açıktır.

“Bildirge, eşcinsellere saldırmakla kalmıyor, kadınları da tehdit ediyor”

Aileyi koruma iddiasında olan bildirge, dini nikâhın meşru ve yeterli sayılması ve kürtajın engellenmesi talebinde bulunan maddeleriyle birlikte, yalnızca biz eşcinsellerin özgürlüklerine saldırmakla kalmayıp; Türkiye'de kadınlara ve Medeni Kanun'a ilişkin bir takım tarihi kazanımları da tehdit etmektedir. Kadının bedeni ve yaşamına dair karar alma inisiyatifinin sadece kendinde olması gerekliliğini yok sayarak; kadın ve toplum için en makbul olanın erkek egemen, karşı cinsten eşlerden oluşan aile modeli olduğunu öne sürmektedir.



“Bakan Kavaf ve AKP hükümeti eleştirilere kayıtsız kalmayı sürdürüyorlar”

Bilindiği üzere, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, bu yılın Mart ayında da eşcinselliği hastalık olarak değerlendirdiğini belirtmişti. Bakan Kavaf'ın eşcinsel yurttaşları açıkça hedef göstermesinin ve eşcinsellere yönelik nefret söylemini meşrulaştırma girişiminin ardından; Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği ve Türk Psikologlar Derneği, olması gerektiği üzere, Kavaf'ın açıklamasının bilimsel tıp ölçütlerine ve insan haklarına tamamen aykırı olduğu bilgisini kamuoyu ile paylaşmıştı. Takipçisi olduğumuz sonraki süreçte ise, Bakan Kavaf ve AKP hükümeti, kendilerine yöneltilen yoğun eleştirilere kayıtsız kalmayı sürdürmüş ve geri adım atmamışlardır.

Bizi, kendimizden; temsil etme iddiasında oldukları aileleri, bizden; ve toplumu, potansiyel olarak kuracağımız ailelerden 'koruma',; niyetiyle oluşturulduğu anlaşılan bu bildirinin, tüm bilimsel gerçekleri göz ardı ettiği ortadadır.

Ülkemizdeki siyasi iktidar ve siyasi iktidar yandaşı bir grup sivil toplum kuruluşu tarafından eşcinsellere karşı yükseltilen nefret söylemine ve baskıya karşın bizler, dünyanın farklı bölgelerinde evli olan hemcins çiftlerin de mutlu beraberliklerine tanığız.

“Eşcinselleri hasta ilan etmek, eşcinsel cinayetlerine ortak olmaktır”

Eşcinsellerin maruz kaldığı nefret cinayetlerinin son yıllara ilişkin istatistiki bilgileri elimizde mevcutken, konferans yetkililerinin ve Devlet Bakanı Kavaf'ın eşcinselleri hasta ilan edip, hedef göstermelerini cinayete ortak olmak olarak görüyor ve bu sorumsuzca davranıştan ötürü kendilerini kınıyoruz.

Bizler, ailelerimizin de desteğiyle haklarımızı talep etmeye ve bu yoldaki mücadelemizi vermeye devam edeceğiz (ki destekleri olmasaydı dahi yine devam ederdik). Mücadelemizin meşruiyetini farklı olana karşı duyulan kinden ve statükodan değil, birbirimizi anlamayı denediğimiz ve birbirimize güvenebildiğimiz bir ülke idealinden alıyoruz. Ailelerimizi ise toplumsal nefreti körükleyen ideolojilerin temize çekildiği bir sığınma evi olarak değil, bireylerin isteyerek oluşturduğu bir yaşam alanı olarak tahayyül ediyoruz.

Kaynak: KaosGL