12 Ekim 2010 Salı

Kızıl Felaket Göz Göre Göre Gelmiş

Macaristan’ın Ajka şehrindeki alüminyum fabrikasının atık barajının çökmesi ile başlayan felaketin etkileri büyüyor. Barajdan Raba ve Tuna nehirlerine yayılan zehir çevre ülkeleri ve Karadeniz’i de tehdit ediyor. Peki, bu büyük felakete yol açan faktörler neler?

Macaristan'ın Ajka şehrindeki alüminyum fabrikasının atık barajının çökmesi ile zehirli kimyasal maddeler içeren 1 milyon metreküp kızıl çamur 40 kilometrekarelik bir alanda yaşamı sona erdirdi. Tuna ve Raba Nehirleri’ni zehirleyen facia Avrupa’nın son 30 yıldaki en büyük çevre felaketi olarak nitelendiriliyor. 8 kişinin ölümüne, 133 kişinin yaralanmasına ve 1000 kişinin tahliye edilmesine neden olan çevre felaketinin, Karadeniz’i etkileyeceği belirtiliyor.

'Macaristan hükumeti kendini aklama çabasında'
Kazanın ardından Macaristan Hükümeti, fabrikanın denetiminin devlete geçtiğini açıkladı ve fabrika müdürü Zoltan Bakonyi’yi gözaltına aldı.

Başbakan Viktor Orban, kazanın insan hatasından kaynaklandığını ve sorumluların mutlaka hesap vereceğini açıkladı. Orban fabrikanın kazadan iki hafta önce denetlendiğini ancak hiçbir aksaklığa rastlanılmadığını da ileri sürdü. Çevre örgütleriyse Orban’ı suçu fabrika yönetimine atarak, kendi sorumluluğunu unutturmakla suçluyor. Kazadan 3 ay önce, Haziran ayında barajın duvarlarında sızıntı olduğunu ortaya koyan görüntülere rağmen denetimin yapılmadığını belirten çevre örgütleri, kazanın göz göre göre meydana geldiğinin altını çiziyor.

Şirket yönetimi ise kendilerine yönelik suçlamaları reddetmeye devam ediyor. Ajka Alüminyum Fabrikası’nı işleten Macar Alüminyum Üretim ve Ticaret Şirketi (MAL) kızıl atığın Avrupa Birliği (AB) standartlarına göre yasak kimyasal atık olmadığını belirtiyorlar. Yapılan ölçümlerde ise kızıl çamurun yüzde 45 ferrik oksit, yüzde 15 alüminyum oksit, yüzde 15 silikon oksit içerdiği belirtiliyor. Ayrıca Greenpeace tarafından yapılan analizlerde atığın civa arsenik yönünden standartların üstünde değerlere sahip olduğu belirtildi. Facianın kurbanlarındaki yanıkların da sodyum hidroksit gibi son derece tehlikeli atıklardan kaynaklandığı belirtiliyor.

Önlemler yetersiz mi?

Macaristan tarihinin en büyük felaketi olarak nitelendirilen facianın ardından yapılan çalışmalar da çevre örgütlerine göre yetersiz. Zira zehirli ağır metaller çevreye yayılmaya devam ederken, Macaristan hükumeti atığın PH değerlerini dengelemeye çabalıyor ve bu da büyük bir felaketi engellemek için yetersiz kalıyor. Kazanın ardından tamamen çökme tehlikesi gündeme gelen atık barajının yeni bir trajediye yol açmaması için bölgede 600 metre uzunluğunda 30 metre yüksekliğinde yeni bir baraj yapılıyor. En erken haftaya Salı günü tamamlanması beklenen barajın yapımı “zamana karşı yarış” olarak nitelendiriliyor. Felaketin ardından çalışmalarına yoğun olarak devam eden ekipler adına açıklamalarda bulunan Giorgi Totos, barajın tamamlanmasından önce eski duvarların yıkılmasının yüksek bir ihtimal olduğunu belirtti.

Özelleştirme, yetersiz önlemler, felaket...

Ajka Alüminyum Fabrikası sosyalizm döneminde Macaristan’ın en önemli sanayi kuruluşları arasındaydı. Sosyalizmin çözülüşünün ardından 1995’de MAL tarafından satın alınan fabrikada güvenlik önlemleri yeterince önemsenmediği gibi devlet tarafından gerekli denetimler de yapılmadı. Almanya, Romanya, Bosna ve Slovenya’da işletmeleri bulunan MAL, Avrupa alüminyum pazarında yüzde 12’lik, dünya alüminyum pazarında ise yüzde 4’lük bir paya sahip. Batı Avrupa ülkeleri MAL’ın başlıca müşterileri (şirketin 2008’deki toplam üretiminin yüzde 75’i Batı Avrupa ülkelerine ihraç edildi). 2008 yılındaki net kârı 715 bin Euro olan şirketin sahiplerinden Lajos Tolnay 85 milyon avroluk kişisel serveti ile ülkenin en zengin 21. iş adamı. Şirketin diğer iki sahibi Arpad Bakonyi ve Bela Petrusz ise 61 milyon avroluk servetleriyle ülkenin 28. zenginleri. Söz konusu şirket sahipleri, felaketin ardından yapılan çalışmalara 152 bin dolar yardımda bulunmayı ve ölen her kişi için 360 avro ödemeyi önermişti.

AB için üretim devam etmeli

AB, Macaristan felaketine yönelik maddi yardım sunmaya hazırlanıyor ancak, Batı Avrupa sanayileri için gerekli olan ucuz alüminyumun elde edilmesi için Macaristan gibi ülkelerde tehlikeli yöntemlerle alüminyum üretiminin devam etmesi gerekiyor. Üstelik özellikle Almanya'daki sanayi tesisleri nedeniyle Tuna Nehri zaten Karadeniz'e zehir taşıyordu. 2008 yılında yapılan araştırmalara göre tek başına Tuna Nehri, Karadeniz'deki kirliliğin yüzde 48'ini meydana getiriyor. Ağır metaller içeren kimyasallar nedeniyle Karadeniz giderek yok oluyor.

Hükümete göre Türkiye için tehlike yok

Çevre ve Orman Bakanlığı ise yaptığı açıklamayla kazanın Türkiye için bir tehdit oluşturmadığını iddia etti. Yapılan açıklamada "Ülkemiz için herhangi bir tehlike söz konusu değildir. Ancak bütün ihtimallere karşı Karadeniz'de Kirlilik İzleme Projesi çerçevesinde İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü ile birlikte önümüzdeki hafta içinde mukayese maksadıyla Karadeniz'de ölçümler yapılacaktır" denildi. Çevre Mühendisleri Odası ise felaketin Türkiye için “tedirginlik verici” olduğunu duyurdu. Bir basın açıklaması yapan oda, Tarım Bakanlığı’nı derhal balıkçılık ile ilgili gerekli tedbirleri almaya çağırırken, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın bir an evvel hali hazırdaki kirliliği ölçmesi ve daha sonra da kıyas ölçümleri için izleme çalışmalarına devam etmesi gerektiğini belirtiyor.

Türkiye felaketin eşiğinde mi?

Türkiye’de de maden zenginleştirme ya da metal çıkarma işlemlerinde benzer yöntemler kullanılıyor. Özellikle son yıllarda madencilik sektörüne ilgi göstermeye başlayan yabancı maden şirketlerinin asit depoları ya da atık barajları kurdukları çok sayıda maden işletmesi bulunuyor.

1960’lardan sonra zengin cevher yataklarının tükenmesi ile birlikte, çıkarılması daha güç ve daha az zengin madenlerin çıkarılmasına başlandığını belirten uzmanlar, ancak kullanılan yöntemlerin zararlarının ortaya çıkmasıyla birlikte gelişmiş ülkelerde mevzuatın sıkılaştığını ve maden şirketlerinin gelişmiş ülkelerden azgelişmiş ülkelere doğru yöneldiklerini belirtiyorlar. Bu gelişmeler üzerine Orta Amerika, Afrika, Doğu Avrupa ve Uzakdoğu Asya açgözlü maden şirketlerinin yeni yayılma alanları haline geldi.

Türkiye de maden şirketlerinin ilgilendiği ülkeler arasında yer alıyor. Bu şirketler maden çıkarmanın güç olduğu koşullarda, maliyetleri düşürmek için çevre koruma ve güvenlik için alınması gereken pek çok önlemi gözardı edebiliyorlar. Öte yandan çoğunlukla riskler gözardı edilerek yerleşim yerlerinin ya da tarım havzalarının hemen yakınındaki bölgelerde maden çıkarılmasına izin veriliyor.

Bugün gündemde olan örneklerden biri Turgutlu'daki Çal Dağı’nda İngiliz maden şirketi European Nickel tarafından işletilen maden. Madende “sülfürik asit liç yöntemi ile açık havada madencilik” yapılıyor. Bu yöntem için inşa edilen asit barajları büyük risk taşıyor. Ayrıca, maden şirketlerinin yarattığı tehlikeyi Türkiye’nin gündemine sokan Bergama’daki altın madenin yanı sıra, Erzincan İliç’teki gibi maden işletmelerinde de atık barajları da çevre ve insan için tehdit yaratıyor.

Uzmanlar Türkiye’nin deprem kuşağında yer almasının ve eğimli coğrafi yapısının bu riski başka ülkelere göre katladığına da dikkat çekiyorlar.

Kaynak: Haberlink